-
1 léger
1 en poids hafif [ha'fif]2 faible hafif [ha'fif]3 diététique hafif [ha'fif]4 pas fort hafif [ha'fif]5 insouciant hafif [ha'fif]♦ prendre qqch à la légère bir şeyi hafife almak -
2 leʒɛʀ
1 en poids hafif [ha'fif]2 faible hafif [ha'fif]3 diététique hafif [ha'fif]4 pas fort hafif [ha'fif]5 insouciant hafif [ha'fif]♦ prendre qqch à la légère bir şeyi hafife almak -
3 frugale
-
4 тянуть
çekmek,döşemek; uzatmak; canı çekmek; emmek; sürüncemede bırakmak,geciktirmek; ağırlığında olmak* * *1) çekmek; döşemekтяни́ кана́т на себя́ — halatı (kendine doğru) çek
тяну́ть не́вод — ağı çekmek
2) ( изготовлять волочением) haddeden çekmekтяну́ть про́волоку — haddeden tel çekmek
3) (руку, шею) uzatmakтяну́ть ру́ку — elini uzatmak
4) (тащить, направляя куда-л.) çekmekтяну́ть на букси́ре — yedekte çekmek
тяну́ть кого-л. за́ руку — birini kolundan tutup çekmek
букси́р тяну́л ба́ржу́ — römorkör bir mavna çekiyordu
5) ( прокладывать) çekmek, döşemekтяну́ть ка́бель — kablo çekmek / döşemek
6) разг. (заставлять идти, ехать) sürüklemekзаче́м ты тя́нешь ребёнка на рыба́лку? — çocuğu balık avına ne diye sürüklüyorsun?
7) перен., безл. ( влечь) (kendine) çekmek; canı çekmekкогда́ пое́шь, тя́нет ко сну — insan yemek yeyince uyku bastırır
её тяну́ло на солёное — canı tuzlu yiyecek çekiyordu
меня́ тяну́ло к родны́м места́м — beni memleket çekiyordu
кури́ть он бро́сил и говори́т, что бо́льше совсе́м не тя́нет — sigarayı bırakmış, hem hiç aramıyormuş
8) (билет, жребий и т. п.) çekmekтяну́ть жре́бий — kura çekmek; kura çekişmek ( о многих)
9) ( всасывать жидкость) çekmek, emmek10) ( обладать тягой) çekmekтруба́ хорошо́ тя́нет — baca iyi çekiyor
11) ( веять) gelmekтяну́л ветеро́к — hafif bir esinti vardı
тяну́ло ды́мом — duman kokusu geliyordu
ве́тер тяну́л из са́да за́пах сире́ни — rüzgar bahçeden leylak kokusu getiriyordu
12) ( медлить) sallamak, sürüncemede bırakmak; uzatmak; geciktirmekони́ вот уж ме́сяц тя́нут с мои́м де́лом — işimi bir aydır sallıyorlar
не тяни́! — sözü / lafı uzatma!
с отве́том не тяни́ — cevabı geciktirme
13) разг. ( весить) çekmekтюк тя́нет со́рок кило́ — balya kırık kilo çekiyor
14) разг. ( вымогать деньги) sızdırmakон тя́нет де́ньги у отца́ — babasını sızdırıyor
15) разг. ( воровать) aşırmak, çalmak16) ( медленно пить) ağır ağır / yudum yudum içmek17) ( лететь) uçmak; geçmekнад ле́сом тяну́ли журавли́ / тяну́л кося́к журавле́й — orman üzerinden bir turna katarı geçiyordu
••своя́ но́ша не тя́нет — погов. öküze boynuzu yük olmaz
тяну́ть кого-л. к отве́ту — hesaba çekmek
-
5 peu
1 az [az]◊2 peu à peu yavaş yavaş3 az miktar4 petit nombre az insan◊Peu le savent. — Bunu az insan bilir.
a biraz ['biɾaz]b hafif [ha'fif]◊Il pleut un petit peu. — Hafif yağmur yağıyor.
6 à peu près aşağı yukarı7 de peu az farkla8 depuis peu az süre önce
См. также в других словарях:
ağır — sf. 1) Tartıda çok çeken, hafif karşıtı Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır. 2) Çapı, boyutları büyük Ağır top. Ağır tank. 3) mec. Değeri çok olan, gösterişli Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi … Çağatay Osmanlı Sözlük
patlıcan böreği — is. Hafif pişirilmiş ve boylamasına iki veya üçe bölünmüş maydanoz, domates, yumurta ve kıyma karışımının eklenmesi ve fırında pişirilmesiyle yapılan bir yemek türü … Çağatay Osmanlı Sözlük
ceza — is., Ar. cezāˀ 1) Uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı, acı verici işlem veya yaptırım 2) huk. Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı yasaların öngördüğü yaptırım ... kimse insan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun — is., kim. 1) Atom numarası 82, atom ağırlığı 207,21, yoğunluğu 11,3 olan, 327,4 °C de eriyen, yumuşak ve bükülgen, mavimtırak esmer renkte bir element (simgesi Pb) 2) sf. Bu elementten yapılmış Kurşun boru. 3) Tüfek, tabanca vb. hafif ateşli… … Çağatay Osmanlı Sözlük